29 Mayıs 2015 Cuma

Zamanı Namazla
Hatırladı Mehmet!

Sonbahar gelip okul açıldı mı çocuklar oynamaya vakit
bulurlardı Mehmetlerin köyünde.Mehmet, okul çıkışı arkadaşlarıyla oyuna dalmış, vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı. Oysa hayvanların sularını kontrol etmek çocukların göreviydi köyde.Ama Mehmet unutmuş, oyuna dalmıştı. Ta ki ikindi ezanını duyana dek. Öğlenden beri ebelemecilik oynuyor ve koşmaktan soğuğu hissetmiyorlardı bile.Ama ezan her şeyi değiştirmişti. Çünkü Mehmet, ezanla zamanı hatırladı. Öğlen çoktan geçmiş, vakit akşama yaklaşmış ve ikindi vakti girmişti. Ezanın bitmesini bile beklemedi Mehmet, eve doğru koşmaya başladı.Zamanı unutmuştu unutmasına da yapması gereken işi de unutuvermişti. Soluk soluğa ezan yeni bitmişti ki ahıra girdi. Yalaktaki su çok azalmış ve kirlenmiş gözüküyordu. Telaşlı telaşlı hortumu hazırladı ve yalağa su doldurmaya başladı. Nasıl unuttum diye hayıflanıyordu bir yandan.
-Ezan da olmasa zamanın farkına hiç varamayacaktın, dedi bir ses.

Mehmet irkildi. Yanında duran koyunu o an fark etti.Çok susamış olmalı diye düşündü Mehmet. Biraz da mahcup:
- Evet, unutmuşum, diyebildi sadece.
- Siz insanlar zamanın kıymetini bilmiyorsunuz, diye devam etti koyun. Çok kolay harcıyorsunuz zamanı. Eğer namaz olmasa hepten kaybedeceksiniz zamanı.Ezan da hatırlatmasa size, öğleni, ikindiyi, akşamı ve yatsıyı… Oyalanacaksınız ve oyalayacaksınız birbirinizi.
Sözünü bitirdi koyun ve içmeye başladı yalaktaki sudan kana kana. Diğer hayvanlar da yalağa doğru gelmişler sudan içiyorlardı. Az önce konuşan koyun: “Asr’ı oku Mehmet! Kısacık bir sûrede Allah’ın neler dediğini oku!” dedi.
Mehmet, ikindi namazı için eve giderken, Asr sûresini okuyordu içinden:
“Zamana yemin olsun. İnsan gerçekten zarar içindedir. Ancak,iman edenler,iyi ve güzel işler yapanlar, birbirlerine doğruyu ve sabrı tavsiye edenler zarardan kurtulurlar.”

22 Nisan 2015 Çarşamba

Edeb

•EDEB•iyat ne güzel muhabbet konusudur halbuki bir de dostlarla olursa + çaylar benden:)


20 Nisan 2015 Pazartesi

Hafızamdaki sesler

Unutulmayacak sesler vardır insanın hafızasında. Bendekiler;
Anne, babamın sesleri alt kattan üst kata Büşraaaaaa diye seslenmeleri, onu koydum cebime;  bahçe kapımızın açılış sesi hani o üstteki dil geriye doğru atar kendini de tok bi ses çıkarır ya hah o işte. Çelik kapımızın kilidinin sesi de yanımda; camekandaki telin kapıya sürtme sesi de burda. Annemin babamın anahtarlıklarının kendine has sesi de tam şuramda; yan komşuya gittiğimizde antika çay kaşıklarının bardaktaki sesi de mıh gibi, taze. Lambaların anahtarlarınin açılış ve kapanış sesi, merdivenin altındaki kilerin kapısının sert kapandığında çıkardığı ses aahh onu unutmak mümkun değil. Mutfakta buzdolabının ve çamaşır makinesinin çalışırken çıkardığı adeta kafa ütüleyen o boğuk ses o da burda.... daha niceleri hele ki yoldan geçen arabaların uğultusu  hayatımız sesten ibaret aslında hafızamız bunu ne kadar arka plana atsa da yaşamımiz seslerden ibaret. Neşeli unutulmaz kılan hayatı sesleriniz çok olsun


5 Nisan 2015 Pazar

İnsan - Elmas

Dünyadaki en değerli şeyler: biri insan diğeri elmas. ikisinin de ortak noktaları o kadar çok ki düşündükçe çoğalıyor bu ortaklıklar.

İnsan aklıyla, fikriyle, düşüncesiyle, hayatıyla bu dünyanın yaratılma vesilesi olmasıyla kıymetini belli eder.
Elmas dünyada uğruna ne paralar, ne servetler harcanan taş.
insan aslında bilgisiz, teşbihte hata olmasın işlenmemiş ağaç,
elmas aslı kara kömür değersiz. ikisi de işlendikçe şekil alan değerlenen varlıklar...... ve en çok gözüme çarpan ortak nokta;

ağaç ağacı, cam camı, demir demiri kesemez ama insan insana zarar verir. Bu hayattaki en tehlikeli şey elmastır. Düşünün bir elması kesebilen tek şey yine elmastır.

ikisi de çok değerli
ikisi de çok tehlikeli .  
                                                                     Büşra SEYHAN 5.4.15

bağımlılık


   Sabahları "annnne" sesiyle uyanmayı beni yataktan kaldırır kaldırmaz kollarını açıp cancan yapışını yarım yamalak "hala" deyişini piyanosunu getirip ellerimden tutup dans edişini ağlayınca annesine değil bana bacağıma yapışmasını kollarını boynuma dolayıp başını omzuma yaslamasını kokusunu özledim.. bebekler de bağımlılık yaparmış onu anladım


3 Nisan 2015 Cuma

ilk tarif :)

bugün cuma.. hafta sonu geldii yaşasıın. bütün haftanın yorgunluğu, derslerin, yoğun temponun, erken kalkmanın son günü. en azından bu haftalık. akşama ayaklarımızı uzatıp şöyle keyfimizi yerine getirelim. yeni denediğim bir tarifi aynı zamanda blogumdaki ilk tarifi sizinle paylaşmak istiyorum.şiir değerlendirme derken gelelim asıl düşüncem olan tarif paylaşımıma şöyle eskilere götüren hararetimizi dindiren bir lezzet şöleni. Hadi başlayalım.

osmanlı şerbeti:
malzeme:
4 lt su
1.5 su bardağı hibiskus
10 adet karanfil
10 adet kakule
2 adet çubuk tarçın
4 su bardağı şeker

hazırlanışı:
1-tüm malzeme tencereye koyulup kaynatılır
2-su azldıkça su eklenir
3-kıvama gelince süzülüp buzdolabına kaldırılır
4-iyice soğuyunca servis yapılır.

hibiskus:(mekke gülü)


2 Nisan 2015 Perşembe

Heybeliada



Adalara gidesim Heybeli'nin yokuşlarına kendimi vurasım ada havası soluyasım var
yaz gelsin pedalları çevirelim faytona binelim Degirmenburnu'nda piknik yapalım ..

** Heybeliada **
Bir büyük edasıyla sürdü bisikletini çocuk
Yukarıda Ethem Çay Bahçesine
Kaldırıma park etti arabasıymış gibi
Dedesi almıştı kırmızı Yale bisikletini
Çayını söyledi gelen garsona
Adam gibi hissediyordu kendini nedense burada
Karıştırdı çayını, içti büyükleri gibi
İhmal etmedi ufakta olsa bahşişi
Bindi bisikletine çevirdi pedalları
Önünde geleceği arkasında ufaklığı.
                          Kubilay Enginol



Posted via Blogaway